Geçtiğimiz hafta Türk Macar dostluk ilişkilerine dikkat çekmek adına Macar Kültür Merkezi İstanbul’da bir tur düzenledi. Rehberimiz merkezin müdürü Türkolog Fodor Gábor’du. Fatih’teki Macar Kardeşler Caddesi’nden Galata Mevlevihanesi’ne, Ayasofya’dan Zeyrek’e Macar kültürünün izlerini sürdük.
Onlarca devlete yüzlerce millete ev sahipliği yapan Anadolu’nun en eski misafirlerinden biri olan Macarlar’ın mirasına İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra Çanakkale, Kütahya, Kars, Osmaniye, Muğla gibi illerimizde de rastlamak mümkün. Macar Kültür Merkezi tarafından ALX Hungary’nin katkılarıyla düzenlenen “Macarlar’ın İzinde” adlı etkinlik sayesinde İstanbul’un farklı semtlerindeki izleri takibe çıktık. Bizans’tan günümüze şamdanlar, kurnalar, mozaikler, mezarlar, binalar, cadde isimlerinin ışığında Macar mirası farklılık gösteriyor.
EN ÖNEMLİ ESERLER AYASOFYA’DA
Macar Kültür Merkezi Müdürü Tarihçi Türkolog Fodor Gábor ve Şerif Yenen’in rehberliğinde gerçekleştirilen gezide ilk durağımız Ayasofya. Bizans İmparatoru’yla evlenen Kraliçe İrini’nin mezarı Ayasofya’nın girişinde bulunuyor. “Senin saçlarında bir Macar kırmızı var / El yazması Kur’anlar.” Ergin Günçe’nin bu mısralarını hatırlatan kırmızılık, Kraliçe İrini’nin bulunduğu 12. yüzyıla ait minyatürlerde de kendini gösteriyor. Ayasofya’da ayrıca Macaristan’dan ganimet olarak getirilen 2 şamdan da sergileniyor. Yine Ayasofya’da bulunan vaftiz kurnası da Macar tarihi açısından dini bir öneme sahip. Katolik ve Ortodoks mezhepleri arasında yaşanan derin çatışma dönemlerinde Macar Krallığı, Roma Hristiyanlığı’nı, yani Ortodoksluğu buradaki kurna başında kabul ediyor.
Fodor Gábor 2015’ten beri İstanbul’da görev yapıyor. En eski Türkoloji Bölümü’nün bulunduğu Budapeşte Üniversitesi’nden mezun. Rehberimiz Macaristan’dan bu kadar çok Türkolog çıkmasını şöyle açıklıyor: “Türkoloji bizim milli bilim dalımız. Macar ailelerden kuşak kuşak Türkolog çıkıyor. Babam Prof. Dr. Pal Fodor da Türkolog. Kendisi Türk Tarih Kurumu Şeref Üyesi. İkinci nesil olarak bu geleneği sürdürüyorum.” Bu gezi sayesinde hem Türk-Macar ilişkilerinin tarihi seyrini hem de Macaristan’daki önemli değişimleri takip ediyoruz. Gábor, günümüzdeki Türk-Macar ilişkileri hakkında “Aramızda eskiden ne kadar düşmanlık yaşandıysa günümüzde o kadar dostluk var. Türk-Macar düşmanlığı zamanla aşka dönüştü diyebiliriz” ifadelerini kullanıyor.
Fatih’teki Macar Kardeşler Caddesi’nin hikayesiyse bir jesti bize hatırlatıyor. 1915 yılında Macaristan hükümeti tarafından 5. Mehmed Reşad’ın adı Budapeşte’nin merkez caddelerinden birine veriliyor. Karşılık olarak caddenin adı Macar Kardeşler yapılıyor. Dünya Savaşı’nda ittifak yapan iki ülke bu birliğin anısını hâlâ yaşatıyor. Yine Fatih Macarlar Yokuşu’ndaki Molla Aşkı Kafe’nin girişinde bir kısmı ayakta kalabilen Erdel Elçilik Binası kimsenin tanımadığı suskun bir ihtiyar olarak eskimeye devam ediyor. Macar halkının bağımsızlık sembollerinden Rakoczi’nin mezarı Saint Benoit Kilisesi’nde bulunuyor. Bir dönem Cizvit manastırı olarak kullanılan Saint Benoit Lisesi’nin içinde bulunan yapıda her yıl Rakoczi adına ayin düzenleniyor.
İlk’lerdeki izler
Bizans mirasları içinde Ayasofya’dan sonra en büyük ikinci yapı olan Zeyrek Camii, gibi birçok mekanda da Macar izlerine rastlamak mümkün. Macar izlerini takibe devam ederken İstanbul’daki ilk acil servisi kuran Kovách Aladár ve Sultan Abdülaziz devrinde ilk itfaiye teşkilatını kuran Ödön Széchenyi’nin Macar olduğunu öğreniyoruz. Sultan Abdülmecid’e iki konser veren piyanist ve bürokrat Ferenc Liszt’in kaldığı ev, Osmanlı’da ilk matbaayı kuran Macar asıllı İbrahim Müteferrika’nın Galata Mevlevihanesi’ndeki mezarı ve Osmanlı topraklarında hayatını kaybeden Macar askerlerinin Feriköy’deki mezarlarını ziyaret ediyoruz.
En eski belge 11. Yüzyıl’dan
Tarihteki ilk Macar izine 11. yüzyılda yapılmış olan bir Manastır’ın Macarca yazılmış kuruluş belgesinde rastlıyoruz. Bu belgedeki Macarca’yı hâlâ anlayabildiklerini belirten Gábor, Türk-Macar ilişkilerinin inişli çıkışlı tarihi hakkında şunları söylüyor: “Osmanlı döneminde ilişkiler yoğunlaşır. Zamanla kopmuş olsak da I.Dünya Savaşı’nda omuz omuza savaşıyoruz. Atatürk döneminde ve II. Dünya Savaşı’nda da ilişkilerimiz edevam ediyor. Son yıllardaki Türk-Macar ilişkileriyse hiç olmadığı kadar iyi. Umarım böyle devam eder. Biz de Macar Kültür Merkezi olarak tarih, edebiyat, sergi, tiyatro, tasarım festivallerinde yer alıp Türk-Macar kültürüne dikkat çekmek ve Macar Kültürü’nü tanıtmayı hedefliyoruz.